Zeytin bütün ağaçların ilkidir!…

(Olea prima omnium arborum est…)

Zeytin bütün ağaçların ilki de zeytin denilince esas olarak alfabenin son harfinden yola çıkmak gerek. Zira bu son harfin zeytinle ve onun ölümsüzlüğüyle olan bağlantısı bu sonluluğu sonsuzluğa, ölümsüzlüğe çevirmekte kültür tarihi içinde. Bazı alfabelerin son harflerinin belki de böyle bir kaderi var. Yunancada alfabenin son harfi olan ‘Z/Zeta’ hem ölümsüzlük simgesidir hem de zeytini simgeler. Vassilis Vassilikos’un “Z/Ölümsüz” adlı romanını anımsayın lütfen. Costa Gavras tarafından 1969 yılında filme de çekilen bu roman, faşistlerce öldürülen bir komünist milletvekili üzerinden Yunanistan derin devletini sorgulayan savcı üzerinedir. Öldürülen milletvekili ‘Z’dir, yani ölümsüzdür. Başrollerini Yves Montand, Irene Papas ve Jean-Louis Trintignant’ın oynadığı bu filmde esas başrol oyuncusu ise ‘Z’ harfidir
Zeytin ağacı 500 yıla yaklaşan uzun ömrü, neredeyse her yerinden yararlanılması ve semavi dinlerin doğduğu Ortadoğu gibi bir bölgede insanlığa yararının dokunması nedeniyle her zaman belli bir kutsallık halesi içinde değerlendirilmiştir. Yunan Mitolojisi’nde de her zaman ölmez ağaç olarak nitelenen zeytin belki de evcilleştirilen en eski ağaçlardan biridir.
Olea europae ve Olea sativa bilimsel adlarıyla vaftiz edilmiştir zeytin. Anavatanı Doğu Akdeniz olan zeytinin genetik çalışmalar sonucu oleaster olarak adlandırılan ve günümüzde delice denilen yabani zeytine benzeyen yabani ve küçük bir ağaççık görünümündeki ilksel atasından yine Ürdün Vadisi ve Doğu Akdeniz civarında evcilleştirildiği ileri sürülür.
Bu ilksel yabani ata ile ilgili en eski veriler ise oleasterin bütün Ege ve Doğu Akdeniz’de yaygın olduğunu gösterir. Dar bir iklim kuşağı içinde yetişebilen zeytin için uygun bir alandır burası. Bir Ege adası olan Santorini’de volkanik alanlarda yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan fosilleşmiş yabani zeytin yaprakları ve bu yapraklar üzerinde rastlanılan zeytin zararlısı Aleurolobus olivinus’a (zeytin beyazsineği) ait larva fosilleri günümüzden 37.000 yıl öncesini işaret etmektedir. Bir diğer deyişle bu yabani ata ile bugün zeytinin başının belası olan zeytin sineği arasındaki ilişki o dönemlerde de bulunmakta ve bu da dolaylı olarak hem zeytinin ilksel atasının saptanmasını hem de bunun coğrafi yayılımını kanıtlamakta. Kısacası yabani ata için anavatan Doğu Akdeniz, Ege, Anadolu’nun güney kıyıları ve doğuya doğru da olasılıkla Kuzey Suriye ve belki Güneydoğu Anadolu gibi gözükmekte. Yani çok genel tanımlamayla Yakındoğu ya da Güneybatı Asya yabani atayı lokalize etmek için en uygunu.
Ancak adı üstünde bu yabani zeytin, peki bu durumda zeytin nerede ve ne zaman evcilleştirildi? Bu sorunun yanıtı kesin olarak bilinememekle birlikte Suriye, Ürdün Vadisi ve Doğu Akdeniz civarından gelen arkeobotanik veriler içinde Olea europae ile ilgili kalıntılara rastlanılması zeytinin bu bölgelerde ve olasılıkla MÖ 6000 gibi evcilleştirilmiş olduğunu göstermekte. Suriye’de Halula’da, Doğu Akdeniz’de Carmel Dağı’nın Akdeniz’e uzanan batı eteklerindeki Kfar Samir ve diğer yerleşimlerle, Anadolu’nun güney kıyılarındaki Mersin Yumuktepe’den elde edilen arkeobotanik veriler içinde rastlanılan Olea europae ait zeytin çekirdekleri yaklaşık olarak MÖ 6000 civarında ve söz konusu bölgelerde zeytinin evcilleştirilmiş olabileceğinin ipuçlarını taşımaktadır. Bu örnekleri arttırmak olasıdır ve her yeni kazıda yine aynı bölgeyi işaret eden yeni bulguların çıkması da şaşırtıcı olmamalıdır.
Peki insan zeytini neden evcilleştirme gereksinimi duymuştur. Zeytinin meyvesi içerdiği oleoropein nedeniyle acıdır yani çiğ olarak tüketimi kolay değildir. Üstelik yabani zeytinin meyveleri de küçüktür. Kısacası yenilebilecek bir meyve değildir zeytin. Bununla birlikte odunu sağlamdır. Odunu ve yağlı tohumundan yararlanmak için, yağını aydınlatmada kullanmak için evcilleştirmiş olmalıdır. Ancak bu demek değildir ki zeytinyağı yemeklerde kullanılmadı. Elbette zeytinyağı yemeklerde kullanıldı, fakat ilk başlarda bu zeytinyağının ikincil faydası olarak kabul edilmeli. Kısacası Yakındoğu’da özellikle Neolitik Dönem’den itibaren evcilleştirilmeye başlanan zeytinin aydınlatmada kullanılmak istenen yağı için evcilleştirildiği ileri sürülebilir.
Bilinen en eski yağhane ya da zeytinyağı işliği İsrail’deki kazılarda ortaya çıkarılan ve MÖ 2000 yıllarına tarihlenen işliktir. Anadolu’da ise yaklaşık MÖ 600 yıllarına tarihlenen ve bugün deneysel bir çalışmayla canlandırılan İzmir’in Urla ilçesindeki Klazomenai antik kenti zeytinyağı işliği en eski yağhanedir.

:

İlginizi çekebilir